YIL 1936.. BİR SAPANCA NOSTALJİSİ..

GÜNCEL

YIL 1936.. BİR SAPANCA NOSTALJİSİ..

Sapanca'ya İstanbul Haydarpaşa'dan ilk gelen tren seferi büyük bir coşku ile karşılanmış.Adapazarı-Haydarpaşa arasında 2 yıl süre ile duran tren seferlerinin ilk kez başladığı o yıllarda bakın Sapancalılar nasıl bir coşku yaşamış.

Saat 08.10 da İstanbul'dan bir tren gelince istasyondan trene doğru halk arasında bir yarış başladı.

Herkes ellerinde sepetleri, pencere önüne oturabilmek için koşuyordu. Bazı şişman erkek ve kadınların hali ise görülecek şeydi. Bir çoğu tıkanmış koşamıyorlardı. Bir çok yolcu ayakta kalmıştı.

Yer bulanlar koşanlara gülerek bakıyorlar hallerine acıyorlardı. Vagon kafi gelmiyordu! Nihayet ihtiyaten dört vagon açıldı. Kafi geldi. Katar'ın başına dört vagon daha ilave edildi. Herkes yer buldu, oturdu. 16 vagondan ibaret koca katar saat 08.30 da halkın sevinci ve alkışları arasında kalktı.

Haydarpaşa - Pendik arasındaki evleri selamlaya, selamlaya geçtik. Saat 09.30 da Gebze'ye vardık. Beş dakika sonra buradan kalkan tren 10.00 da Hereke'ye vardı. 11.00 da İzmit'te idik. Trene, İzmit belediye mızıkası da bindi.Nihayet 11.50 de Sapanca istasyonuna girdik. Yoldaki istasyonlardan binenlerle yolcu sayısı 1100' ü bulmuştu.

Herkes pencerelerden bakıyordu. Tren istasyonda durunca geniş sahayı doldurmuş olan yüzlerce Hereke'li köylü «hoş geldiniz» diye bağırıyor, bizi alkışlıyorlardı. Alkış dakikalarca sürdü. Bir Hereke'li genç hemen yüksek bir yere çıkarak: -Hoş geldiniz İstanbul'lular. Hereke sizin, gezin, eğlenin, dedi. Bu samimi hitap bütün yolcuları memnun etti. Yolculara Sapanca belediyesinin dokuz maddelik bir beyannamesi dağıtıldı. 

Bunda «hoş geldiniz» denildikten sonra görülecek en küçük müşkülatın belediyeye ihbar edilmesi bildiriliyor ve deniliyordu ki: "İçecek sulardan para alınmaz, köylere girilmek istenirse kolları yeşil bantlı rehberlerden istifade edilir. Kirazın kilosu 10, erik 7 kuruştur. Araba, gölde sandal ve motor tarifeler! de yazılmıştı.

Trenden inenler hemen göl kenarına, bir kaç gün evvel hazırlanmış olan güzel korulara, bahçelere dağılıverdiler. On dakika sonra istasyon bomboştu." Sapancalıların kadınları ve erkekleri İstanbul'lulara çok misafirperverlik gösterdiler.

Bir aralık hafif yağmur serpeledi. Fakat kendilerini göl kenarına, korulara atmış olanlar bu yağmura ehemmiyet bile vermediler. Kuzular pişti, kirazlar yendi, buz gibi sular içildi. İstanbul'luIarın geleceklerini işitebilen iki yüz kadar kadın ve erkek köylüler Sapanca'ya inmişler göl kenarında ufak bir pazar kurmuşlardı.

Köylülerin bakraçlarla getirdikleri temiz yoğurtları çok nefisti. Bu yoğurtları yemeyen kalmadı gibi .. Karınlarını doyuranlar gölde sandal ve motorlarla gezdiler.

Nahiye müdürü Hakkı Beyin çok çalıştığı görülüyordu. Yolların muhtelif yerlerine. bahçelerin mevkilerini gösteren siyah levhalar koydurmuştu. Tüccardan Ahmet Şükrü Bey de büyük bir koruluğu tanzim ettirmiş, İstanbul'luIarın takdirini kazanmıştı.

Saat altıya kadar Sapanca'yı benim gibi bütün gelenler gezdi, eğlendi, pazardan taze yumurta, peynir, yağ, yoğurt aldı. Saat 17.30 da trene binilmeye başlandı.

Sapanca İstanbul'un sayfiyesi olacak Sapancalılar gösterdikleri misafirperverlik kafi gelmiyormuş gibi akşamüstü gene istasyonda toplandılar. Altıya kadar milli oyunlar oynadılar.

Oynayan gençler: İstanbul'luların şerefine diye haykırıyor, içten gelen heyecanla oyunun cazibesini arttırıyorlardı. Nahiye müdürü Hakkı Beyle tanıştım: dedi ki: "Biz Sapanca'ya bu kadar rağbet olacağını tahmin etmemiştik.

Trenden inince şaşırdık. Gelecek hafta Sapanca'yı daha değişmiş bulacaksınız. Koruların hepsini hazırlayamadık. Göl kenarında banyolar ve istirahat pavyonları yapacağız.

Korulara giden yolları açacağız. Gölde yüzme, kayık yarışları tertip edeceğiz. On güne kadar meyvelerimiz da bollanacağı için yeşil Sapanca'mız cidden gezilecek, görülecek bir sayfiye olacak. Sapanca'yı İstanbul'un sayfiyesi yapacağız." Saat altıyı geçiyordu.

Kampana çaldı.Vagonlar gene doldu.Biraz sonra da ağır ağır hareket etti. Altı saat kalınan Sapanca'da İstanbullular, Sapanca'lılar o kadar ahbap olmuşlardı ki, herkes birbiri ile veda ediyor, - Gene buyurunuz, diye çağırılıyordu. Tren yeşillikler arasından ilerlerken bir günlük gezintinin bilançosunu yaptım: - 110 kuruşa Sapanca'ya gitmiş, güzel bir nahiye merkezi görmüş, gezmiş, yemiş, eğlenmiştim. Sapancalılar ve köylüler de alışverişten kazanmışlardı.

İstanbul'da kalsam 110 kuruşla ne yapabilirdim. Buna verecek cevap bulamadım. Bu "güzel gezintileri düşünmek ve tatbik ettirmekle Nafıa Vekili Ali Beyle Devlet Demiryolları Umumi müdürü İbrahim Kemal Bey İstanbul'luIarı cidden sevindirmişlerdi. 

Yazımı bitirirken yolcuların bir isteklerine de tercüman olacağım: Sapanca'da hiç olmazsa sekiz saat kalınması temin edilse.

Yekta Ragıp