ERGÜL MİRAY ŞAHİN, AKŞAM GAZETESİNE KONUŞTU

GÜNCEL

ERGÜL MİRAY ŞAHİN, AKŞAM GAZETESİNE KONUŞTU

TRT 1'de yayınlanan Sevda Kuşun Kanadında adlı dönem dizisinde 'Zeynep' karakterini canlandıran Sapanca'lı dizi oyuncusu Ergül Miray Şahin, Akşam Gazetesine konuştu.

Sevda Kuşun Kanadında bir dönem dizisi, diğer dönem dizilerinden nasıl bir farkı var?

Dönem dizilerinin benim için de fazladan bir çekiciliği olmuştur hep. Güzel işler yapıldığını düşünüyorum bu zamana kadar. Genel olarak dönemin olaylarından bireysel olarak etkilenimleri ele alan ya da bir ailenin etrafında dönen ve o ailenin olaylardan nasıl etkilendiğini anlatan kurgular izledik yanılmıyorsam. Bu dizide de  yaşanan olaylar kurgunun merkezini oluşturuyor ve toplumsal anlamda bu olaylardan nasıl etkilenildiği işleniyor. Bir kişinin, bir ailenin değil de, bir dönemin hikayesini izliyoruz.

Bu dizide bilmediğiniz bir döneme ayak uydurmak durumundasınız. Nasıl bir duygu geçmişe ışınlanmak?

Aslında dönemin yakın geçmiş olması bir avantaj. Çünkü çevremizde o dönemi yaşamış birilerini bulmamız çok kolay. Mesela ben annemden dinledim o zamanlarda neler yaşandığını. Kendi maceralarını, üniversiteyi bırakıp iş hayatına atılmak durumunda kalmasını ve çalışırken başından geçenleri, nasıl çatışma ortasında kaldığını ve nasıl kıl payı ölümden döndüğünü, arkadaşlarının başından geçenleri anlattı. Ama en çok şarkılardan yardım aldım. Dönem ruhunu en iyi şarkılar yansıtır. Evde 60 ve 70 döneminin şarkılarını dinlerim hala. Çok yardımı oluyor.

BABAMI HATIRLATIYOR BANA

Dizide en çok etkilendiğiniz karakter kim?

En başından beri Mustafa karakterinin hikayesinden etkileniyorum. Gerçek hayatta yaşamış ve şehit olmuş biri Mustafa Bilgi. Bu hikayeye böyle masum bir aşkın eklenmesi ve ilerleyen bölümlerde yaşanacaklar gerçekten etkiliyor beni. Babamın vefatı ve ondan ayrılışımızı anımsatıyor bana. Onun hastalık sürecinde yaşadıklarımın ve o bekleyiş sürecinin anısı var biraz bu bölümlerde.

KAFKAS KÜLTÜRÜYLE BÜYÜDÜM

Sizi tanımayanlar için anlatsanız nasıl bir çocukluğunuz vardı?

İlkokul çağımda İstanbul'da, klasik 90'lar çocukluğu geçirdim. Sonra Sapanca'da Yanık Köyü'ne taşındık ve benim için bambaşka bir keşif başladı. Okumaya köydeki sessizlik sayesinde başladım. Zaman geçirmek için bahçemizde geçen hikayeler uydurur sonra da yazmaya çalışırdım. Yazın herkes tatil için geldiğinde köy daha renkli ve eğlenceli olurdu. Kafkas kültürüyle büyüdüğümüz için gençlerin her akşam bir araya toplanıp muhabbet ettiği sıcak bir ortamdı bizimkisi. Ama kış oldu mu ve kendime kaldım mı tekrar yazıp çizim yapmaya geri dönerdim.

ÖYKÜLERİMİ SENARYOLAŞTIRACAĞIM

İleride "Şunu da yapmalıyım" dediğiniz projeleriniz?

Kesinlikle bir romanım ya da öykü kitabım olmalı. O zaman "Hayalini kurduğum noktadayım" diyeceğim. Oyunculuk alanında da gönlümde sinema var. İlerde belki öykülerimi senaryolaştırırım diye hayal kuruyorum. Sinema ve senaryo yazımı üzerine kitaplar okuyarak, bol bol film izleyerek bu hayalimin temellerini atmaya çalışıyorum.

Elinizde sihirli bir değnek olsa neyi değiştirmek isterdiniz?

Kaderci bir insanım. Ama elime böyle bir güç verilecek olsa tutup o değneği çekmeceye kaldıracak değilim. Sanırım önceliğim çocuklar olurdu, dünyayı gezip zor durumdaki çocuklar için bir şeyleri değiştirmeye çalışırdım.

Röportajın tamamını okumak için lütfen buraya tıklayınız.

Aysun Yıldız Güngör/Akşam Gazetesi